Ahmet Yaşaroğlu, Türk-İş’in 24 Eylül’deki 1 saatlik iş bırakma kararının işçi sınıfının birleşik mücadelesi ve sendika hareketinin geleceği için önemli dersler barındırdığını vurguladı.
Evrensel yazarı Yaşaroğlu, Türk-İş’in 24 Eylül’de aldığı 1 saatlik iş bırakma kararını ve bu eylemin çeşitli sektörlerde nasıl uygulandığını detaylandırdı. Yazısında, demir yolu, harp sanayi ve sağlık gibi kamu iş yerlerinde eylemin etkili bir şekilde uygulandığını, ancak metal sektöründe sessizlik hakim olduğunu ve bazı fabrikaların eylemden habersiz olduğunu belirtti. Türk-İş yönetiminin bu kararı işçilerin baskısıyla aldığını, ancak eylemin etkisiz kaldığını ekledi.
“Türk-İş’in 24 Eylül için aldığı 1 saat iş bırakma kararının ardından bu eylem fabrikalarda çeşitli biçimlerde hayata geçirildi. Gazetemize yansıyan haberlere göre bu çağrı demir yolu, harp sanayi, sağlık gibi kamu iş yerlerinde etkili bir biçimde uygulanırken petrokimya, gıda ve taşımacılık alanlarında da kısmen uygulandı.
Bazı iş yerlerinde sadece açıklama okunurken özellikle metal sektöründe sessizlik hakim oldu, işçilerin çalıştığı pek çok fabrika ise eylemin olduğundan bile habersizdi. Sendika yöneticilerinin çağrı yaptığı yerlerde işçilerin katılımının tam olarak gerçekleştiği görüldü. Uzun yılların ardından gerçekleşen bu eylem, işçi sınıfının mücadelesi için önemli dersler içeriyordu.”
Yaşaroğlu ayrıca, sendika yöneticilerinin ve işçi temsilcilerinin üzerindeki sorumlulukların arttığını ve işçilerin bu tür eylemleri genişletmek için yerel platformlar oluşturarak daha fazla birlik ve dayanışma göstermeleri gerektiğini vurguladı. İşçi hareketinin, sınırlı etki gösterse de, ekonomik ve politik koşullar altında mücadele gücünü artırmanın yollarını aramasının önemine değindi.
“Öncelikle vurgulamak gerekiyor ki Türk-İş yönetimi bu kararı işçilerin tabandan gelen baskılarının etkisiyle almış ve eylemi en etkisiz bir biçimde gerçekleştirmeye yönelmiş olsa da bu karar olumlu bir karardır. Türk-İş yönetiminin hesapları ne olursa olsun, kısa süreli ve sınırlı etkili olsa da özellikle iş bırakmayı da içeren bu tür kararların işçi hareketi açısından nesnel sonuçları oluyor ve olacaktır.
Özellikle işçilerin Türk-İş üst yönetimine bu kararı almaya zorladıkları gerçeği dikkate alınınca. İşçilerin tabandan gelen baskısı on yıllardır Türk-İş üst yönetiminin önlerine çektiği barikatta ciddi bir gedik açmıştır. Görülmüştür ki artık mızrak çuvala sığmıyor ve işçiler mücadeleye hazır ve kararlıdırlar. Ama önlerinde aşmaları gereken ciddi engeller de var.”
Türk-İş ve DİSK gibi sendikaların aldığı kararların işçi sınıfının birleşik mücadelesine katkıda bulunacağını ve işçi hareketinin bu süreçte öncü bir rol oynaması gerektiğini söyledi. İşçi ve emekçi halkın zorlu koşullar altında birleşerek iktidarın ve iş birlikçi sermayenin saldırılarına karşı daha güçlü bir duruş sergilemesinin gerekliliğini belirtti. Yaşaroğlu, bu tür eylemlerin işçi sınıfı için umut verici bir işaret olduğunu ve hareketin gelişmesi için öncü işçi ve sendika yöneticilerinin önemli bir rol oynaması gerektiğini ekledi.
Yazının tamamını okumak için .
“Mustafa Kemal çağırdı, geldik”; Kayıp bir kuşağın hikâyesi ‘Mübadele
|